27 Şubat 2015 Cuma

Umursamaz Bir İnsanoğlundan Ağıtlar

Hoş geldin depresyoon. Bir insan zamanla alıştığı bir durumu nasıl kendi elleriyle bozacak kadar aptal olabilir ki? Nasıl yeniden yolun en başına dönmeyi isteyecek kadar gerizekalı olabilir? Nasıl tüm o inşa ettiği, bunu yaparken birçok şeyi de yakıp yıktığı halde hem de, yerle bir etmeyi göze alabilir ki? Benim gibi bir insan.

Yolun ne tarafında olduğunu göremeyen. Karşısına çıkan sağ ya da sol yol seçeneklerinin hiçbirini seçmeyip ya olduğu yerde bekleyen ya da geriye dönen bir insan. Seçecekse de tamamen duygularıyla hareket eden gerizekalı bir insan. Noldu peki şimdi? Duygularınla hareket ettin ettin de ne kazandın yani ne geçti eline. Mantıklı davranıyorum yea ben şu an? Neden bana kızıyorsunuz ki? Doğru olan bu işte dediğim her anda bile duygularımla hareket ettim ben. Çünkü şu hayatta sahip olup kontrol edebildiğim ya da etmeye çalıştığım bana ait olan tek şey onlar. Duygularım. Birilerini benim için değerli kılan da, silip atmamı sağlayan da onlar. Ben onlardan ibaretim. Nasıl bir robotmuş ya da mutantmış gibi davranabilirim ki? Neden hislerimi saklamayı tercih edeyim ki? Hayatımın her döneminde bunu yaptım. Birine bir şey hissediyorsam gittim söyledim. Ne olduğunun bir önemi yok.  Bunu illa aşk anlamında anlamanıza da gerek yok. Hiçbir zaman strateji insanı olamadım. Planlardan programlardan nefret ettim. Kurallardan tiksindim. Sırf adı karşı gelmek olsun diye bile yüzlerce kural çiğnedim. Amacım beni bu kurallarla zincirleyemezsinizi göstermekti. Birilerinin emirleri ya da boyunduruğu altında yaşayamayacağımı ilk 11 yaşında fark ettim. Ondan sonrası iplik söküğü gibi geldi zaten. Her zaman söylediğim bir cümle vardır: "Hayatta sahip olduğum tek varlığıma bile karşı gelebilirken ben, sen kimsin?" Bunun değişeceğini hiç sanmıyorum. Sadece bir gün o varlığımı kaybedersem: "Hayatta kendimden başka dinlediğim kimse yokken sen kimsin?" olabilir.  Umarım o gün hiç gelmez.

Demem o ki; insanız lan biz. Neyi, niye bu kadar kasıyorsunuz ki? O kadar basit varlıklarız ki. Yok yaratılış olarak mükemmeliz yok en üstün varlıklar biziz, yok bizden zekisi yok, beynimizin tamamını kullansak dünyayı yerinden oynatırız.... BOK. Hiçbir bok yapamazsınız. Yapamayız. Yapamam. İnsansın lan işte. Etten kemikten yaratılmış saçma sapan bir varlıksın. Egolarına ve nefsine yenik düşen, zaaflarına yenilen bomboş bir şey. Bunu bu kadar abartmanın anlamı ne ki? Önceden yani "ergenken", sen bana o lafı söyleyemezsin, sen bana bunu yapamazsın, ben senden bu konuda daha iyiyim, sen kimsin de bana bunu yapabileceksin diye diklenirdim. İsyankar olan cümlelerimi böyle kurardım. Sonra fark ettim ki baya ego yapıyormuşum. Ben kimim lan? Hayır o bana bir şey söyledi ya da yaptı ya da her ne haltsa işte. EEE? YANİ? NOLDU? Mutlu oldun mu deyip geçebilecek kadar boşverdim bazı şeylerden. Tiksiniyorum insanlardan ya. Valla midem bulanıyor. Hele bazıları var ki yüzlerini görmeye tahammül edemiyorum. İşleri güçleri yalan olan, çıkarları uğruna babasını bile tanımayacak kadar ezik varlıklar. Duyguların onlar için hiçbir önemi yok işte. Su içer gibi yalan söyleyen, duygularında bile sahtelik görebileceğiniz insanlar.

Ne gerek var ben bunu anlamıyorum işte. Düz olsanıza ya dümdüz. Ne istiyorsanız söylesenize, neyi istemiyorsanız, neyden hoşlanmıyorsanız, yalansız, kırıcı olmadan, adam gibi söyleyin bitsin. Karşınızdaki insan anlayışsız saçma sapan davranan biriyse zaten siktir edin. Henüz büyümemiştir muhtemelen. Henüz hayata dair bir şeyleri çözememiştir. Bu demek değildir ki ben hayatın tüm anlamını çözdüm nirvanaya ulaştım. Elbette hatalarım, yanlışlarım var. Ve bundan sonra bir hatamı gördüğü zaman insan gibi yanımda olup bunu yapıyorsun ama yanlış diyecek sonrasına karışmayıp bir kenarda duracak kişileri yanımda taşıyacağım. Çünkü ben bunu yaptım, yapıyorum, yapacağım.

Hiçbir insanın hayatına müdahele etmedim bugüne kadar. Kimseyi seçimleri ya da tercihleri ya da hayatı yüzünden yargılamadım. Eğer bana ters geliyorsa ya sessiz sakin bir şekilde hayatından uzaklaştım ya da uzaklaşamayacak kadar çok sevip onu öyle kabullendim. Yakın arkadaşlarımın hepsi bilir; onları hiçbir zaman yargılamadan kızmadan dinleyeceğimi. Her ne olursa olsun arkalarında dimdik durabileceğimi. Ne yaşarlarsa yaşasınlar ne yaparlarsa yapsınlar yanlarında olacağımı. Çünkü olması gereken bu. Çünkü bizim dilimizde olan; arkadaşlık, kardeşlik, can ciğer olmanın tanımı benim lugatımda bu. Kimseden böyle görmedim. Kendi kendime böyle öğrendim. Böyle olmasının doğru olduğuna kendi kendime karar verdim. Ki annem en başta buna karşı gelen insanken ben onun karşısında da dimdik durdum. Birçok arkadaşımla konuşmamın bana zarar vereceğini söylemesine rağmen onları bırakmadım. Sonucunda annem haklı çıktı zarar gördüm ama yine de bu huyumdan vazgeçmedim. Çünkü bana yakışan budur. İnsanları kullanmak, arkalarından iş çevirmek, söylediğim ve verdiğim sözlerin arkasında duramamak bana göre değil. Bunu okuyan ve beni tanıyan bazı insanlar aksini de düşünebilir. Saygı duyarım ve açıkçası umursamam. Çünkü gerçekten hiç kimse zerre umrumda değil. Önceden insanları ya da sevdiklerimi kaybetmekten it gibi korkardım. Şimdi herkesi o kadar gözden çıkardım ki. Gidene yapabileceğim tek şey yolun açık olsun demek olur. Bu beni daha çok mutlu ediyor ve mutluyum. Uzun zamandır olmadığım kadar. Gereken herkes yanımda çünkü.

Tek istediğim hayatımda kendim gibi birkaç insan olması. Gerçekten ihtiyacım olan şey bu. Yorgun olduğumu, kırgın olduğumu ben konuşmadan anlayacak. Benimle susacak insanlara ihtiyacım var. Herkesle konuşabilirsiniz ama herkesle susamazsınız. Ben susmak istiyorum. Konuştuğumda hiçbir şeyin güzel olmadığını gördüğüm için artık susmam gerekiyor. 

Öyle işte dostlar ben ciddiye bağlayınca hiç çekilmiyorum ya. Bu da bu yazının canavarı olsun.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder