10 Ağustos 2015 Pazartesi

Bunu Sen Oku Diye Yazdım

Not: Müzik eşliğinde okuyunuz.


Belki bir anlamı olan fakat benim anlayamadığım bir otobüs yolculuğunda, günlerce izlemek istediğim için aradığım ancak bulamadığım bir filme denk geliyorum. Bunun altında da mutlaka bir anlam olmalı diyerek izlemeye başlıyorum. Hayatta her şeyin bir anlamı vardır mutlaka diye inandırmışlar beni bu sebepten anlamsız hiçbir şeye tahammül edemiyorum sanırım. Filmi izleyip bitirdikten sonra düzelmesi gereken moralim daha da berbatlaşıyor. Halbuki o yolculuğa kendimi biraz daha iyi hissetmek için çıkmıştım. Halbuki ben bugün biraz daha mutlu olurum sanmıştım ama olmadı. Kendimi, hayatımı, yaşadıklarımı kısacası her şeyi sorgulamaya başladım. 

Olmak istediğim ama olamadığım yerlere hayatın bir kıyısından bakmaya devam ettim. Bu beni daha da çok huzursuz etti. Standart bir yaşam sahip olmak istediğim en son şeydi. Lakin standartlıktan ölmek üzereyim. Her şeyim sabitken bende alacağım kararlar ani olsun diyerek belki de biraz aksiyon katmaya çalıştım bu durağanlığa. Ne kadar başarılı olduğum tartışılır. Hayallerimden o kadar uzakta bir hayat yaşıyorum ki gidip buna biraz ağlamalıyım. 

Yol kenarında bir amca gördüm sonra. İstanbul'un ara sokaklarındayken, parkın köşesine oturmuş zenci gibi bir esmerlikte ama zenci olmayan bir amca. Kucağında bir kedi vardı onu sımsıkı tutuyordu. Sanki... Sanki elinde kalan son şey o kediymiş ve onu da kaçırmak istemiyormuş gibiydi. İçinde bulunduğum araç birkaç kez kornaya bastı. Amca kendi üzerine alınıp selam verdi fakat kornalar ona değildi. Öndeki aracın hareket etmesi için verilmiş bir uyarıydı. Amcanın eli havada, gözü araçta, yüreği önünde kaldı. Kırıldı belki. Belki de hiç aldırış etmedi alışmıştı hayatın içinde yok sayılmaya. Verdiği ufacık bir selamın bile alınmamasına ya da ona selam verilmemesine. Buna da çok içim yandı. Kendi dertlerimi bir kenara koyup bu akşam bu amcaya üzülmek istiyorum dedim.

Ve telefonum çaldı. Arkadaşımın amcasını yoğun bakıma kaldırmışlardı. Parkta gördüğüm amcayla arkadaşımın amcası arasında kaldım. Sonra dedim ki; parktaki amcaya daha sakin bir zamanda üzüleceğim. Amcalarda birinci sırayı şimdilik arkadaşımınki alıyor. 

Tüm bunların üzerine kafamı koparıp atmak isteyeceğim kadar çok acıtan bir de baş ağrısı ekleyelim. Ve evde sülalemin yarısının olmasını... 

Son olarak da geçmişte bugün neler yaptığımın acısını...

Tam bugün hayatımın en mutlu günlerinden biriydi. En sevdiğim insanın gözlerinin içine bakıyordum. Onu ne çok sevdiğimi söylüyordum ve mutlu olması için öyle çok şey yapmıştım ki. Hayatımda kimse için hazırlamadığım bir sürpriz hazırlamıştım. Mutluydu. Mutluydum. O zamandan sonra mutluluk kelimesini hiç bu kadar çok bir cümle içinde kullanmadım şimdi fark ediyorum. Tamam dedim bundan sonra önümüze çıkacak her engelde birlikteyiz, bu iş bitti artık burdan sonra bir başkası olamaz, yapamam çünkü kalbin tek bir insanla nasıl attığını öğrendim. Bir daha bir başkasıyla bunu yapamam. Ve bunun gibi yüzlerce söz.

Hepsi tek bir kelimeyle bitti. BİTTİ.

Ve üzerinden tam bir sene geçti. Koskoca bir sene. Geçmez dedim, bitmez bu zaman ben kaldıramam dedim ama olmuş bile. Şu son bir senemi hafızamdan söküp atmak istiyorum. Hatırlamak istemeyeceğim öyle çok şey var ki. Geçmeyecek diye düşündüğüm her an aynaya bakıyorum ve şunu söylüyorum kendime; bir sene önceki senle şu an ki sen aynı mı? Aşık olmadan önceki senle şu an ki sen bir mi? O zaman geçecek. Geçmiş. Geçiyor.

Karar veriyorum tüm o dertlerimin içinde şu an üzülmem gereken şey bu değil. Sen mutlusun benimle ya da bensiz bir şekilde mutlusun. Ve ben artık geçmişi geçmişte bırakıyorum. Bugün son olsun dediğim bilmem kaçıncı gün ama bugün gerçekten son. Yaptığım onca şeyden sonra olmuyorsa zorlamamak gerektiğini çoktan öğrenmiş biriyim ben. Koskoca bir sene yüzünü bir kez olsun göstermeyen, sesini bir kez olsun duyurmayan bu hayat bundan sonra da göstermesin, duyurmasın. Çünkü böylesi daha iyi. Sen benim hayatımda hep olacak ama aynı zamanda hiç olmayacak bir karaktersin. Sen benim hayallerimsin. Seninle gittiğim o yerlere artık yalnız gideceğim. Senin olmayacağını kabullenmiş bir şekilde. Sonra ordan kalkıp evime, hayatıma geri döneceğim. Çok olağan bir durummuş gibi. Hayatımı aksatmadan yaşayacağım. Mesela seninle oturduğum o bank boş değilse ben o sahili terk edeceğim çünkü gerek yok orada oturamayacaksam o sahili ordan izlemeye. Beklemem oturanların kalkmasını ve onların yerine geçmeyi. Çünkü biz seninle beklememiştik. Çünkü sen hayatıma hiç ummadığım bir yerden girmiştin. Hiç beklemediğim bir anda. Bu yüzden beklemeyeceğim. 

Hatırlamayacağın, aklına bile gelmeyecek olan birinden ufak bir hediye olsun bu.
Doğum günün kutlu olsun.
Artık seni sevemiyorum.