23 Aralık 2015 Çarşamba

Bunlar Hep Sensizlikten

Yapmamam gereken şeyleri yapmaktan hep başım ağrıdı zaten
Durmam gereken yerde durmadığımdan
Gitmemem gereken yere gittiğimden
Konuşmamam gereken insanlarla konuştuğumdan
Sormamam gereken soruları sorduğumdan bla bla bla...
Şimdi kendimden başka suçlayacak kimsem yok

Fazla umursamaz
Fazla aldırmaz
Fazla sıkılgan
Fazla ruhsuz
Kısacası fazla
Hissizim

Birkaç şarkı var dilimden atamadığım
Ne zaman duysam
Ne zaman söylesem seni hatırlatan
Senden bir parça bırakan
Namussuzlar sözleşmişler gibi her şarkıda mutlaka bir "gel" diyorlar
Bunlar seni hiç tanımıyorlar sanırım
Gelmeyeceğini bile bile insana gel denir mi ?

Bunlar hep seni göremediğimden
Bunlar hep çok sensizlikten
Çünkü ben hiç bilmedim sensiz nasıl yaşar insan
Sensiz neler yapılır
Bunlar hep ondan
Orhan Veli'yi mahveden güzel havalar
Beni mahveden tam olarak sensizlik

Böyle zamanlarda gidip yatayım diyorum
En sessiz evin en sessiz odasında
En ücra köşesindeki
En soğuk yatakta
En sensiz kalışımı yaşayayım
Belki gelirsin
İçinde beni sığdıracak küçücük bir yerin varsa diyorum hani
Sırf onun hatırına
Belki de mutlu olduğun ufacık bir eski zaman adına
Yeniden gelirsin

Belki de gelmezsin bilmiyorum
Ben yine de gidip yatayım istiyorum
O zaman yatayım bari
Sende benden uzak köşelerde bir yerde çay koy
Hissederim

30 Kasım 2015 Pazartesi

Yapabildiğim tek şey durup karşımdaki o çaresiz çırpınışlarını izlemek oldu. Hiçbir şey yapamadım, yarasına iyi gelecek hiçbir söz söyleyemedim. Öylece bekledim. Götür beni buradan dedi, aldım götürdüm. Nereye diye sordum sonra ayaklarımız bizi nereye götürdüyse oraya gittik. İçmek istiyorum dedi, tamam dedim. O içti ben seyrettim. O acı çekti ben izledim. O bağırdı, ağladı, isyan etti ben sustum. Onun gözyaşları durmadı benim vicdanım susmadı. 

Ona bakarken sana yaptıklarımı gördüm. Geçen sene bu zamanlar bende aynı durumdaydım dedim. Yanlış dedi. Sen terk edendin bense terk edilenim. Doğru dedim ama bende acı çekiyordum, benim de canım yanıyordu. Benim canım yanmıyor benim canımı söküp alıyorlar dedi. Sustum. 
İçimdeki ses susmadı. Senin de canını almışlardı hatırlasana dedi. Sonra konuşmaya devam etti. Sus dedim susmadı, sende bunu yaptın ona dedi. Senin yüzünden o da çok ağladı, çok acı çekti sen dönüp gittin dedi. Gittim dedim. Vicdanımı susturamadım. Acıdım ona. Biraz daha özledim. İçimde zorla öldürdüğüm ne varsa yeniden canlanıyor gibiydi. Dur dedim yapma. Ben sizi öldürebilmek için kendimden çok şey feda ettim yapma nolur. Yeniden başa dönemem dedim. Kafamda dönüp duran tüm bu düşünceleri kovdum. Yanımdakine döndüm. Ona bakarken sana acımayacaktım. Acımadım.

Teselliden nefret eden ben teselli vermeye başladım sonra. Sakin ol geçecek, kendine biraz zaman ver dedim. Bak bana senin gibiydim ama artık iyiyim, geçti çünkü dedim. Unuttum ben onu dedim. Senin de geçecek, unutacaksın dedim. Unutmadın dedi, unuttum dedim. Hayır unutmadın sadece alıştın dedi. Hayır unuttum ben onu anlıyor musun unuttum dedim. O an onu değil kendimi ikna etmeye çalıştığımı tüm zerrelerime kadar hissettim. Kendi kendimle savaşıyordum aslında. Sorun tamamen bendim. Kafamdan geçen bu düşünceleri yine kovdum. Düşünmekten kaçtım çünkü düşünürsem yine kaybolacaktım. Korktum.

Korktuğum her şeyden arkama bakmadan uzaklaştım. Sanki hiç olmamışlar gibi davrandım. Ama kafamın içindeki o ses bir kez konuşmaya başlamıştı ve bu çok zordu. Gitmeliyim burdan dedim. Kalktım. Boşluk içinde yürümeye başladım. Kafamda binbir düşünce, sayısız ses. Hepsi birbirini aklamaya çalışıyor, hepsi kendi düşüncelerini savunuyor. Bense zamandan ve mekandan münezzeh yürüyorum. Peki ama nereye? Şimdi bu yolun sonu nereye çıkıyor?

15 Eylül 2015 Salı

Fotoğraf

Bana senden kalan üç beş hatıra
Birkaç yüz fotoğraf
Ve kırık dökük anılardan başka hiçbir şey yok
Anlıyor musun
Hiçbir şey YOK

Eşyaların hala yerli yerinde ne zaman dönüp baksam orada duruyorlar
Fotoğrafların
Fotoğraflarını atmayı, yakmayı, parçalamayı çok istedim
Fakat beceremedim
Hepsi bir şekilde benim yüzüme bakıyor
Gözlerime
Benim göz rengimle aynı olan gözlerin
O ela bakışların
O sıcaklığın
Fotoğraflarında olmasa da
Hala bana bakıyor
Şimdi sen yokken yetinebildiğim tek şey bu 

Tek bir fotoğrafın var bana bakmayan
Bakmasını istediğim
Fotoğraftan çıkıp canlansın, koşup sarılsın istediğim
Ancak sen arkanı dönüp gidiyorsun
Elinde bir bavul
Ben çekmiştim hatırlasana
Bir tatil dönüşü sen önden önden giderken
Fotoğrafını çekip yanına koştum
Baksana ne güzel oldu demek için
Sonra sarılmıştık
Bilemedim
Keşke çekmeseydim
Keşke seni öyle elinde bavulla göndermeseydim
Bana arkanı dönmene hiç izin vermeseydim
Şimdi o fotoğraftan çıkıp bavulunu yerine koymayı
Yanıma dönmeni öyle çok isterdim ki

İnsan fotoğraflarla arkadaşlık etmeye başladığı zaman anlıyor
Ne kadar yalnız kaldığını
Ne kadar çaresiz olduğunu
Kaç insan daha kaybettiğini
Kaç kişiyi özlemek zorunda olduğunu
Yerini dolduramadığım, özlemini dindiremediğim
Birken iki oldu şimdi başıma
Baş edemiyorum
Bence dön gel
Bu kez fotoğraflarda iki kişi olsun
Biri sen olur biri ben
Ne dersin?


Eylülde Ölmek Zor Tanrım

Yine geldi ağırlığına dayanılmaz olan o Eylül,
Bir şair diyor ki bir şiirinde:
"Haziran'da ölmek zor Tanrım."
Ben de diyorum ki halt etmişsin
Eylül de ölmek daha zor Tanrım
Lakin kim bilebilir şair haziranda ne yaşamış
Ve ben daha bu gelip geçen eylüller boyunca ne yaşayacağım

Okuduğum
Gittiğim
Gezdiğim
Gördüğüm
Konuştuğum
Güldüğüm
Umduğum
Uyuduğum
Uyandığım
Hatırladığım
Her şey sen.
Her şey hala sen.

Geçmeyecek
Ben bir unutulmazı sevdim Allah'ım
Ben geçmeyecek olan şeyleri yara edindim
Şimdi senden geceler boyunca yardım dilemelerim
Dualar etmelerim boşa
Geçmeyecek
Biliyorum

İnsanın başına hep bildiği şeyler bela oluyormuş
Neyi öğrendiysem sana dair
Neyi deneyimlediysem
Onlar alıyor birer birer canımı

Bu eylül ayında bir sorun var Allah'ım
Yüce Rabb'im sen daha iyi bilirsin fakat;
Bu eylül ayında dayanılmaz olan bir şey var
Kaldırsak bunu bu mevsimden
11 aya düşse seneler
Olmaz mı?
Şu günahkar kuluna böyle bir kıyak geçemez misin
Ağustostan direkt ekime atlasak
İnan daha mutlu olacağım
Çünkü başıma ne geldiyse
Bu lanet olası eylül ayında geldi
En sevdiklerimi hep eylülde kaybettim Allah'ım
En büyük yanlışlarımı hep eylülde yaptım
Geri dönülmez yollara ben eylülde girdim
Ben canımı kaybettikten sonra da en çok eylül ayında ağladım

Eylülde ölmek gerçekten zor Allah'ım


10 Ağustos 2015 Pazartesi

Bunu Sen Oku Diye Yazdım

Not: Müzik eşliğinde okuyunuz.


Belki bir anlamı olan fakat benim anlayamadığım bir otobüs yolculuğunda, günlerce izlemek istediğim için aradığım ancak bulamadığım bir filme denk geliyorum. Bunun altında da mutlaka bir anlam olmalı diyerek izlemeye başlıyorum. Hayatta her şeyin bir anlamı vardır mutlaka diye inandırmışlar beni bu sebepten anlamsız hiçbir şeye tahammül edemiyorum sanırım. Filmi izleyip bitirdikten sonra düzelmesi gereken moralim daha da berbatlaşıyor. Halbuki o yolculuğa kendimi biraz daha iyi hissetmek için çıkmıştım. Halbuki ben bugün biraz daha mutlu olurum sanmıştım ama olmadı. Kendimi, hayatımı, yaşadıklarımı kısacası her şeyi sorgulamaya başladım. 

Olmak istediğim ama olamadığım yerlere hayatın bir kıyısından bakmaya devam ettim. Bu beni daha da çok huzursuz etti. Standart bir yaşam sahip olmak istediğim en son şeydi. Lakin standartlıktan ölmek üzereyim. Her şeyim sabitken bende alacağım kararlar ani olsun diyerek belki de biraz aksiyon katmaya çalıştım bu durağanlığa. Ne kadar başarılı olduğum tartışılır. Hayallerimden o kadar uzakta bir hayat yaşıyorum ki gidip buna biraz ağlamalıyım. 

Yol kenarında bir amca gördüm sonra. İstanbul'un ara sokaklarındayken, parkın köşesine oturmuş zenci gibi bir esmerlikte ama zenci olmayan bir amca. Kucağında bir kedi vardı onu sımsıkı tutuyordu. Sanki... Sanki elinde kalan son şey o kediymiş ve onu da kaçırmak istemiyormuş gibiydi. İçinde bulunduğum araç birkaç kez kornaya bastı. Amca kendi üzerine alınıp selam verdi fakat kornalar ona değildi. Öndeki aracın hareket etmesi için verilmiş bir uyarıydı. Amcanın eli havada, gözü araçta, yüreği önünde kaldı. Kırıldı belki. Belki de hiç aldırış etmedi alışmıştı hayatın içinde yok sayılmaya. Verdiği ufacık bir selamın bile alınmamasına ya da ona selam verilmemesine. Buna da çok içim yandı. Kendi dertlerimi bir kenara koyup bu akşam bu amcaya üzülmek istiyorum dedim.

Ve telefonum çaldı. Arkadaşımın amcasını yoğun bakıma kaldırmışlardı. Parkta gördüğüm amcayla arkadaşımın amcası arasında kaldım. Sonra dedim ki; parktaki amcaya daha sakin bir zamanda üzüleceğim. Amcalarda birinci sırayı şimdilik arkadaşımınki alıyor. 

Tüm bunların üzerine kafamı koparıp atmak isteyeceğim kadar çok acıtan bir de baş ağrısı ekleyelim. Ve evde sülalemin yarısının olmasını... 

Son olarak da geçmişte bugün neler yaptığımın acısını...

Tam bugün hayatımın en mutlu günlerinden biriydi. En sevdiğim insanın gözlerinin içine bakıyordum. Onu ne çok sevdiğimi söylüyordum ve mutlu olması için öyle çok şey yapmıştım ki. Hayatımda kimse için hazırlamadığım bir sürpriz hazırlamıştım. Mutluydu. Mutluydum. O zamandan sonra mutluluk kelimesini hiç bu kadar çok bir cümle içinde kullanmadım şimdi fark ediyorum. Tamam dedim bundan sonra önümüze çıkacak her engelde birlikteyiz, bu iş bitti artık burdan sonra bir başkası olamaz, yapamam çünkü kalbin tek bir insanla nasıl attığını öğrendim. Bir daha bir başkasıyla bunu yapamam. Ve bunun gibi yüzlerce söz.

Hepsi tek bir kelimeyle bitti. BİTTİ.

Ve üzerinden tam bir sene geçti. Koskoca bir sene. Geçmez dedim, bitmez bu zaman ben kaldıramam dedim ama olmuş bile. Şu son bir senemi hafızamdan söküp atmak istiyorum. Hatırlamak istemeyeceğim öyle çok şey var ki. Geçmeyecek diye düşündüğüm her an aynaya bakıyorum ve şunu söylüyorum kendime; bir sene önceki senle şu an ki sen aynı mı? Aşık olmadan önceki senle şu an ki sen bir mi? O zaman geçecek. Geçmiş. Geçiyor.

Karar veriyorum tüm o dertlerimin içinde şu an üzülmem gereken şey bu değil. Sen mutlusun benimle ya da bensiz bir şekilde mutlusun. Ve ben artık geçmişi geçmişte bırakıyorum. Bugün son olsun dediğim bilmem kaçıncı gün ama bugün gerçekten son. Yaptığım onca şeyden sonra olmuyorsa zorlamamak gerektiğini çoktan öğrenmiş biriyim ben. Koskoca bir sene yüzünü bir kez olsun göstermeyen, sesini bir kez olsun duyurmayan bu hayat bundan sonra da göstermesin, duyurmasın. Çünkü böylesi daha iyi. Sen benim hayatımda hep olacak ama aynı zamanda hiç olmayacak bir karaktersin. Sen benim hayallerimsin. Seninle gittiğim o yerlere artık yalnız gideceğim. Senin olmayacağını kabullenmiş bir şekilde. Sonra ordan kalkıp evime, hayatıma geri döneceğim. Çok olağan bir durummuş gibi. Hayatımı aksatmadan yaşayacağım. Mesela seninle oturduğum o bank boş değilse ben o sahili terk edeceğim çünkü gerek yok orada oturamayacaksam o sahili ordan izlemeye. Beklemem oturanların kalkmasını ve onların yerine geçmeyi. Çünkü biz seninle beklememiştik. Çünkü sen hayatıma hiç ummadığım bir yerden girmiştin. Hiç beklemediğim bir anda. Bu yüzden beklemeyeceğim. 

Hatırlamayacağın, aklına bile gelmeyecek olan birinden ufak bir hediye olsun bu.
Doğum günün kutlu olsun.
Artık seni sevemiyorum.

10 Haziran 2015 Çarşamba

Çoktan Unuturdum Ben Seni De...

Yağmurlu bir sabaha uyanmış olmanın hüznüyle oturuyorum öylece. Oturduğum yer pek hüzünlü olmayı gerektirmese de, bir evin salonunda L koltuğun tam köşesinde ve kadın programları karşısında. Anlamsızca ekranı izlemek içimi rahatlatıyor. Daha da huzurlu olmamı sağlıyor. Kimin ne söylediğini dinlemek zorunda değilim, orda ne olduğuyla ilgilenmek zorunda da. Sadece mal gibi oturmam dünyanın tüm düzenini sağlamama yetiyormuş gibi. Sanki yaratılış amacım buymuş gibi.

Zamanı öldürmek tam olarak böyle yapılır diyorum dışımdan, içimde aslında zamanın beni gittikçe nasıl öldürdüğünü bilerek. Karmaşık cümleler kuruyorum kendime. Anlaması zor olsun diye. Bir anlam da aramıyorum artık ne hayatta ne insanlarda ne yaşananlarda. Her şeyden vazgeçmiş ve boşvermiş olmak bunu gerektirir çünkü biliyorum.

Seninle tanıştığımız o gün de yağmurluydu hava. Üşüyordum ve üzerindeki siyah kabanını bugün bile unutamıyorum. Sen gülüyordun ve sen gülerken sanki dünyada eksik olan ne varsa o an yerine oturuyordu. Benim olmanı istiyordum içten içe hiç olmayacağını bildiğim halde. Sonra bir gün benim oldun. Hayatta en çok buna inanamadım. Hayatta en çok bundan korktum. Bu kadar çok istediğim bir şeye bugün sahip olup ya yarın kaybedersem diye. Bugün o korktuğum yerdeyim işte.

Seni nasıl kaybettim hala bilmiyorum. Belki de biliyorumdur ama işime gelmiyordur çünkü benim huyumdur kaldıramayacağım yüklerin altından sıyrılıp kaçmak, ertelemek, zamanı gelince düşünürüz demek. Şimdi zamanı geldiğini bile bile hala kaçmaya çalışıyorum ve sırf bu yüzden bitmiyor. Sırf bu yüzden hala baktığım her yerde seni görüyor, aldığım her kokuda seni arıyor, insanların her hareketinden seni çıkarıyorum. 

Son zamanlarda bir de seni cümlelerimden çıkardım. 
Aklıma geldiğin anda sus diyorum
Sus o dilin lal olsun gerekirse söyleme
Adını bir kez daha söyleme
Söyledikçe canlanıyor bir kez daha
Bir kez daha dirilip tam karşıma dikiliyorsun
Sus diyorum
Sus
İçinin acısı içinde kalsın
Bugüne kadar içinde kalan her şey gibi
O da kalsın
Gitmesin bir yere




Bir Adam Bir Kadın

Adam kadının ellerini tutuyordu. 
Hani yani şimdi gitmesen olmaz mı der gibi bakıyor. 
Ama gitmemesi içinde hiçbir şey yapmıyordu. 
Ellerini tutup gitme demek bile yetmiyordu artık.
Zaman onları tüketmişti onlar farkında olmadan. 
Kadın sanki hiç canı yanmıyor, sanki bu aşk biterken hiçbir şeyi önemsemiyormuş gibi saçma sapan cümleler kuruyordu. 
Henüz hiçbir şeyin farkında olmadan. 
Adam biliyordu. 
Giderse çok canı yanacaktı ama durdurmuyordu. 
Artık yorulmuş bir şeyler için çabalamaktan oldukça bıkmıştı. 
Kadın her şey yine eskiden olduğu gibi olacak nasılsa sanıyor, yoluna devam etmenin peşinde koşuyordu. 

Adam kendini hep güçsüz hissetmişti. 
Ona göre kadın olmazsa yaşayamazdı. 
Ama o olmazsa kadın yaşayabilirdi gibi. 
Sanki kadın giderse adam nefes alamaz ama adamın gitmesi kadın için hiçbir şey ifade etmezmiş gibiydi. 
Tam tersi oldu. 
Kadın gitti. 
Adam ayağa kalktı dimdik yoluna devam etti. 
Kadın düştüğü yerden kalkamadı. 
Aslında güçlü olan adamdı. 
Kadın adam sayesinde bu kadar güçlü hissediyordu. 
Onun varlığı kadına güç veriyordu. 
Kadın bunu adamı kaybetmeden anlamadı. 
Adam gittiğindeyse artık her şey için çok geçti. 

Kadın çok sevmesine rağmen sevmiyorum sandı
Adam çok sevmemesine rağmen çok seviyorum sandı
Her şey tam tersi gibiydi
Olmaması gereken yerlerde
Zamanlarda
Ve anlamlarda
İkisi de bu durumun farkında değildi
Birbirleri olmadan yapamıyor
Fakat bir aradayken de birçok şey yolunda gitmiyordu
Bir gömleğin en baştan yanlış iliklenen düğmeleri gibiydiler
Sonuna gelmeden hiçbir şey anlayamadılar.

Kadın adam olmadan ne yapacağını bilemiyor
Buna rağmen her fırsatta adamdan uzaklaşıyordu.
Kadın sevgi nedir bilmiyordu
Daha önce hiç bu kadar çok sevilmediği için
Ne yapması gerektiğini tam olarak bilemiyordu
Adam sevgi nedir biliyordu
Kadını anlayamıyordu.
Farklı hayat tecrübeleri
Farklı yaşam şartları...

Öyle güzel anılar paylaştı ki adamla kadın
Birlikte büyüyüp
Birlikte ağlayıp
Birlikte güldüler
Birbirlerine hem arkadaş hem dost hem sevgili oldular


Şimdi kadın, geçmişle şu an arasında hapsolmuş geleceğine bakamayan bir zavallı gibi yaşarken; adam yeni hayatında attığı sağlam adımlarla etrafına gülümsemeye, başkalarının güç kaynağı olmaya devam ediyordu.

Bu koskoca dünyanın ufacık bir köşesinde yaşanan tüm bu olaylar
Ve hatta her gün bir yenisi yaşanan tüm bu anların
Hiçbirisi hiç kimsenin umrunda değildi
Yaşandı ve bitti!


8 Haziran 2015 Pazartesi

Paradoks

Hatırlayamıyorum
Artık birçok şeyi anımsayamıyorum gerçekten
Özellikle yüzünü anımsayamıyor olmak
Sesini yeniden duyamıyor olmak
Öyle çok canımı yakıyor ki
Eskiden bazı anılarımızdan çocukluğumdan bahsederdim
Gülerek anlatırdım her şeyi
Şimdi insanlara yine bir şeyler anlatıyorum ancak
Hatırlayamıyorum
Sanki ben uyduruyormuşum gibi
Sanki onlar hiç yaşanmamış da bir filmin aklımda kalan yarım yamalak sahneleriymiş gibi
Sanki hiç olmamışsın gibi

Hissedemiyorum
Bende bıraktığın izleri
Sana ne kadar benziyordum
Hangi hareketlerimi senden aldım
Bende en çok neyi severdin
Ben senin yaptığın hangi harekete kızardım
Hatırlayamıyorum
Ve gün geçtikçe biraz daha unutuyorum
Hayatta bundan daha kahredici bir şey olabilir mi bilmiyorum
Elimde sana dair hiçbir canlı hatıra yok
Unutmamak için çırpındığım her dakika beynim başka bir silüet koyuyor yerine
Beynimle oyun oynamaktan sıkıldım
Tek istediğim bir kez daha sarılabilmek
Sanki o zaman her şeyi hatırlamışım gibi
Sanki o zaman yeniden çocuk olacakmışım gibi

Çok zorlanıyorum gerçekten
Her bir darbede her bir hatamda seni daha çok arıyorum
Sana daha çok ihtiyaç duyuyorum
Bu nereye kadar böyle devam edecek bilemiyorum

Kokun vardı elimde kalan bir tek
Küçücük bir parfüm şişesi
Çok mu severdin o kokuyu 
Yoksa öylesine mi denk gelip almıştın bilemiyorum
Ben elimde kalan o son hatıranı da yok ettim
Kendi ellerimle
Kendi aptallığımla
Kendi öfkemle
Ne zaman kaldırıp kapağını koklasam
Sanki sen gelirdin yanıma
Hemen baş ucumda dururdun
Sana sarılmış gibi olurdum
İçim böyle yanar gibi olurdu ama bir garip de olurdu
Hem çok acı çekip hem de buna katlanarak mutlu olmak neymiş o zaman anlamıştım ben
Şimdi tarif edemiyorum
Ve artık öyle hissedemiyorum da

Unutuyorum artık
Unutmamam gereken ne varsa hepsini unutup
Unutmak istediklerimi unutamıyorum
Hayatımın paradoksu sanırım bu
Seni değil O'nu unutmam gerekiyordu
Yapamıyorum
İkisini de yapamıyorum

Anne Ben Böyleyim

Büyük bir ailenin küçük bir kısmında büyüdüm ben. Annemle aramızda neredeyse bir çağ farkı var. Kafa yapılarımız uyuşmaz, birbirimizi çok anladığımız söylenemez ancak şu dünyada ondan daha çok sevdiğim kimse yok.
Biliyorum her zaman arkamda, ne yaparsam bana güvenir, inanır.
Bir de o çevre faktörü olmasa...
Gerçekten artık çok sıkıldım bu durumdan
İnsanlar ne der diye yaşamaktan, o bunu yanlış anlar mı diye hareketlerimi kontrol etmekten.
Çoğunlukla bunu umursayan kişi ben olmam, annem için yaparım

Aman dikkat et kızım geç kalma sonra akrabalar ne der,
Kızım bu kim şimdi millet yanlış anlayacak
Kızım bu fotoğraf ne şimdi ben soranlara ne derim
Kızım nereye derlerse ben ne diyeceğim
Yavrum bak böyle yapma sonra bana yükleniyorlar, üzülüyorum...

Ben de üzülüyorum anne sen görmüyorsun ama
İnsanlardan banane
Benden insanlara ne
Kimi ne ilgilendiriyor bugün ne yaptım, kimleydim, nerdeydim, kaçta geldim.
Ben kendim için yaşıyorum bırak onlar ne der diye düşünmeyi
Bırakın artık bu düşünceleri...

Anlatamıyorum ve anlatamadıkça daha çok kinleniyorum
Benim çocuğum böyle olmayacak diyorum her günün akşamı
Ben kendi çocuğumu böyle büyütmeyeceğim
Böyle bir ortamda yetiştirmeyeceğim
Kendi kendimi büyütüp
Hem abi hem baba hem kardeş oldum kendi kendime
Çok şükür bir yanlışa da düşmedim
Karşı komşumuzun ne dediği umrumda bile değil
Ne düşüneceği de
Akrabalarımın da
Arkadaşlarımın da
Onun da
Senin de
Hepinizin...
Anne benim için önemli olan sensin, benim
İnsanlar ne der diye yaşayacak bir insan değilim ben hiçbir zaman böyle olmadım, olmayacağım

Kendi kendimi önemsediğim için
Kendi düşüncelerime değer verdiğim için
İnsan gibi yaşamaya çalıştığım için
Kendi kapımın önündekiler dışında hiçbir şeyle ilgilenmediğim için
İster asi deyin ister saygısız
Umrumda bile değil
Hep böyleydim böyle olmaya da devam edeceğim
Bir yanlış varsa bunu kendim düzeltebilirim
Siz ne dersiniz diye sizin doğrularınızla yaşamayacağım
Zor mu evet zor
Yoruldum mu evet yoruldum
Ama bu durum değişmeyecek
Bilin istedim


17 Nisan 2015 Cuma

Bir Gelsene Bi Şey Denicem!

Özlüyorum işte
Sensiz geçen günlerimin tek özeti bir kelime
Özlemek
Senin için yetersiz
Benim için nefes kesen
Senin için anlamsız
Benim içim ömür adamaya yeten

Gittiğinden bu yana okuyorum
Arada bir de sana yazıyorum
İçimden geçenleri
Okumayacağını bile bile
Öyle kelimeler biriktirdim
Öyle hikayelere sahibim ki
Yani diyorum şimdi geri dönsen
Tüm ömrümce anlatacak kadar çok
Ya da gözlerinin içine bakıp susacak kadar
Hasretli

Ki susmak en sevdiğim eylemdi
Bunca çok konuşurken ben
İnsanlar anlamıyor
Herkesle konuşurken
Herkesle susulmayacağını
Sen gelsen de
Sussak birlikte?
Gözlerine bakarak geçirsem kalan hayatımı
Ya da kalp ritmini dinleyerek?
Kokunu içime çekerek?
Sen bir gelsen
Ne desen o
Bilmiyorsun

Yoksa biliyor musun?
Lütfen bilmiyorum de
Lütfen tüm bunlardan haberim yoktu de
Bilsem gelirdim de
Bilsem seni böyle çaresiz
Böyle kimsesiz bırakmazdım de
Çünkü en kötüsü bile bile gelmiyor olman
Çünkü en kötüsü bile bile sevmiyor olman
Lütfen bilmiyordum de
Söz bu kez kızmayacağım
Zaten sen neyi biliyorsun ki demeyeceğim
Söz
Sen yeter ki bilme

Sana git derken yalan söyledim
Bunu bilebilirsin mesela
Git derken kalmanı istedim
Dudaklarımdan bu üç harf dökülürken
Yani ben sana tam olarak
G
İ
T
derken

KAL
demek istedim
İçimden avaz avaz kal dedim
Bu kez anlamadın
Halbuki sen haklıydın
Bir insan sayısız kez git dendiğinde sayısız kez kalıyorsa
Ve başka bir insan
Kalbi taşıracak son git kelimesini kullanıyorsa
Kalınır mıydı?
Sen haklıydın sevgilim

Bir şair diyor ki;
Giden sevgiliye artık sevgilim denmez
Ama sevdiğim denebilir
Ben zaten sana en çok sevdiğim demeyi sevdim
Bilirsin
Bak, sen bunu da çok iyi bilirsin

Şimdi ben senin bildiğin ama birçok insanın bilmediği
Bilinebilirlik bilinmezliklerinde boğuluyorum
Sevdiğim şimdi ben yeniden gelip
Yani şimdi ben tam olarak senin
Yeniden gelip
Beni son kez anlamanı bekliyorum
O iskelede
İstanbul'un o en güzel köşesinde
Ellerini son kez bırakma cesareti gösterdiğim o yerde
Tüm korkaklığımla
Yollarımız yeniden kesişsin diye bekliyorum

Sadece beni anlamak için
Son bir kez daha
Dönemez
Misin
?





18 Mart 2015 Çarşamba

Özlemek Kötü Biri

Şimdi ben bunları neden yazıyorum, nasıl yazıyorum, niye yazıyorum?
Bunların bir önemi yok
Gördünüz
Geldim
Girdim
Yazdım
Siz de okudunuz
Allah razı olsun ya
Valla bak burda ciddiydim dalga geçmedim
Bazılarınız böyle üşenmeyip girip okuyunca ben mutlu oluyorum
Yalnız değilsin lan diyorum
Hiç tanımadığın insanlar okudu seni
Belki de birkaç satırına güldü
Senin üzüldüğün yerlere onlar da üzülmüş olabilir
Sevdiğin şarkıları sevmişlerdir belki
Ya da ne biliyim
Yine saçmalamış lan bu
Hayatımın birkaç dakikası yine boşa gitti demiş de olabilir
Ona da eyvallah
O da sağolsun

Konu bu değildi bak yine saptırdınız
Ayıp!

Özledim ben galiba ya
Baktığım her yerde görüyor olmamın
Geceleri uykumun kaçıyor olmasının başka bir açıklaması olamaz çünkü
Psikopat gibiyim
Birkaç şarkı sözünden çıkarım yapıp
Şimdi acaba başı mı dertte benim içime niye öküz oturdu ki
Ay bak yine daraldım kesin bir şey oldu
Yardımıma mı ihtiyacı var 
Diye düşünmek
Çok berbat cidden

Halbuki aklına bile gelmiyorum bunu da biliyorum
Umrunda değilim lan
Öyle düşünün
Ben niye hala böyleyim onu sormayın ama
Zaaf denen bir şey var ki evlerden ırak
Zaafımsın lan benim
Karşı koyamadığım
Hayır diyemediğim
Unutamadığım
Unutamayacak olduğum
Yerini dolduramayacağım bir zaaf
Sen ne desen ben tamamım
Sen şu gün arasan daha telefon kapanmadan ben ordayım
Tamam biraz abarttım ama birkaç saate kesin ordayım
Aramızdaki mesafeleri uçarak gelebilsem keşke
Sen varken sana seni sevdiğimi bu kadar söylemeyen ben
Sen gidince bir aşk böceğine dönüştüm ki sorma gitsin
İçimde kalanları buralarda anlatıyorum işte
Önceden bu yazdıklarımı ilk okuyan sendin
Şimdi haberin var mı okuyor musun onu bile bilmiyorum
Eğer okuyorsan çok özledim
Haberin olsun
Dayanamayacağım kadar çok
Kalp atışlarımın arasına sıkışmış
Göğüs kafesimi delmeye çalışan
Nefes alış ritimlerimi bozan bir özlemek
Sen böyle düşün
Ben böyle anlattım çünkü

Ben kendimi tanıyamıyorum bazı geceler
Sen uyuyorsun
Sen yokken ben uyuyamıyorum
Bilmiyorsun 
Gözümü açtığım bazı günler rüyalarımda olduğunu anımsıyorum
Sen başkası uyansın diye bekliyorsun
Ben hala duyduğum şarkılarda bu onu çok severdi diyorum
Sen başkasının sevdiği şeyleri öğrenmeye çalışıyorsun
Önceden benim için yapardı bunları diyorum
Sen belki o günleri hatırlamıyorsun 
Üzerinde hala bana ait olan eşyalar
Ben senin eşyalarına dokunmaya kıyamıyorum
Hala bıraktığın yerde bekliyorlar
Benim gibi
Malız biz 
Valla bak
Bunun başka bir manası yok


Şimdi arasına sıkıştığım bu iki şehirde çok anlamsız
Tüm yaşananlar
Yaşanacak olanlar
Zamanın getirdikleri ve götürdükleri
Birbirinin aynısı olan saçma sapan birçok gün


Ne olurdu benim için gelip kalmış olsan
Ne olurdu bir kez daha sevebilmiş olsan
Demeyeceğim!
Sevme
Gelme de
Eskisi gibi olmayacak
Bakma bunları yazdığıma da
Evet çok değiştim
Fakat bu huyum hala değişmedi
Anlıyordun sen biliyorum hala görsen anlayacaksın
Onu da benim gibi anlama yeter
Ona da bana yaptıklarını yapma yeter
Diyebilmeyi ve senin buna saygı gösterebilecek olmanı da çok isterdim 
Ancak
Böyle olmayacak
Sen yıkabileceğin o duvarları çoktan yıktın zaten

Şimdi sırada benim kendi tabularım
Zaaflarım var
Az kaldı biliyorum
6 ay geçtiyse bir 6 ay daha geçer
Öldürmeyen Allah öldürmüyor neticede
Süründürüyor
Orası ayrı


13 Mart 2015 Cuma

Yeter Ulan!

Önceden yağmurdan kaçar, hemen saklanacak bir yerler arar ıslanmamaya çalışırdım. Islandığım zamanlarda kendimi hiç olmadığım kadar kötü hisseder hatta modum düşerdi. 

Birkaç gün önce olan bir yağmurda yine fark ettim ki hızlı adımlarla yürüyorum, kaçacak bir yerler arıyorum. Durdurdum kendimi aniden. Adımlarımı yavaşlattım, olabildiğince aheste yürümeye çalıştım. Kulağımda her zaman olduğu gibi kulaklığım, müziğimi dinleyip etrafta kaçışarak ıslanmayacakları bir yer arayan insanları izledim. Ben onları izlerken, onların da bana, bu kız neden böylesine yavaşça yürüyor, diye şaşkınca baktıklarını fark ettim. Normal şartlarda evet anormal bir şey yapıyordum çünkü yağmur çok hızlandı ve tabiri caizse bardak boşanırcasına yağıyordu. Neredeyse birkaç dakika içerisinde sırılsıklam olacaktım. Ancak umrumda bile değildi. Aksine o kadar mutluydum ki. Hiçbir şey düşünmeden sadece yağmurun vücudumda bıraktığı etkileri düşündüm. Müziğime daha çok kulak verdim bana hissettirdiklerini düşündüm. O an resmen farklı bir boyuttaydım. Dünyanın herhangi bir köşesinde değil de çok daha başka bir yerde. Bu an hiç bitmesin dediğim nadir zamanlardan biriydi. Ki böyle zamanlar genelde hep başkasına bağlı olarak gerçekleşirken o gün ilk kez kendiliğinden sadece bir yağmur altında ıslanmayla gerçekleşmiş olması beni daha da çok  mutlu etti. Evin önüne geldiğimde inatla içeri girmedim. Kapının önünde durup ıslanmaya müziğimi tekrar tekrar dinlemeye devam ettim. İçimdeki dans etme isteğini durduramayıp; kollarımı açıp, gökyüzüne kafamı kaldırıp, etrafımda birkaç kez döndüğümü de itiraf etmeliyim. Sanki özgürlüğünü yeni kazanmış bir esir gibiydim. Sanki ruhumu o kafesinden kurtarmış, göğsümü gere gere yağmur sularıyla yıkıyor gibiydim. Zaman ve mekandan tamamen bağımsız. Huzura kollarımı açmıştım.



Hiç kimse umrumda değildi. İnsanlar ne der ya da ne düşünür diye bir derdim yoktu çünkü orada o an benden başka hiç kimse yoktu. Olsa bile yoktu. O kadar bağımsız, o kadar özgür ve o kadar mutluydum. Buna ihtiyacım olduğunu ve çok uzun zamandır neden yapmadığımı anlayamadım. Kendimi sorguladım. 

Sonra dedim ki; hep içinden ben özgürüm dersin, insanlar ne der umrumda değil dersin, onlar konuşsun dursun ben yapacağımı yaparım dersin ama öyle olmadığını sende fark ediyorsun. Neden kendinle çelişiyorsun? Neden yapmak istediklerini erteliyor, o an içinden geçen neyse onu yapmıyorsun? Bırak insanlar ne derse desin. 

O gün yağmurda ıslandığımı ve çok mutlu olduğumu söylediğim hiç kimse beni anlamadı. Ayy deli misin ya hasta olursan, git hemen üstünü değiştir, şuna bak sırılsıklam olmuşsun, ıslanmak yazın güzel ya kışın değil... Gibi saçma sapan bir sürü cümle duydum. Kimse o an ki mutluluğumu, huzurumu, içimde kopan fırtınaları anlayamamıştı. Çünkü kimse ben değil, kimse benim hissettiklerimi hissetmedi ve hissedemez. O halde neden onların düşüncelerine göre hareket ediyorum ki? Neden onlar ne der diye düşünüyorum. Onlar ne der diye düşünmeden kendi istediğim için yaptığım birçok şey de hep daha mutluydum. En azından ben yaptım, benim sorumluluğumda sizi ilgilendirmez diyebildim. Şimdi bundan vazgeçmem için bana tek bir neden söyleyin?

Ya insanlar beni yanlış anlarsa
Ya bana kötü gözle bakarsa
Ya ben yanlış bir şey yaparsam
Ya beni sevmezlerse
Ya ya ya...

Hiçbiriniz umrumda bile değilsiniz.

Beni yanlış anlayabilirsiniz, doğrusunu ben bildikten sonra
Bana kötü gözle bakabilirsiniz, bunu pek umursamam
Ben yanlış yapabilirim, çünkü insanım doğamda var
Beni sevmeyebilirsiniz, en az benim sizi sevmediğim kadar
Ve buna benzer birçok cümlenize vereceğim cevabım bu olacak

Ben buyum, böyle yaptım, böyle yapacağım
Pişmanlıksa benim pişmanlığım
Yanlışsa benim yanlışım
Seçimse benim seçimim
Zararı da yararı da bana.
Şimdi hepiniz önce kendi kapınızın önündekileri süpürün
Sonra belki bana dil uzatmaya hakkınız olabilir

Özgürlüğün tadını bir kere aldım, bırakmaya hiç niyetim yok

Bunlar da o gün dinlediğim şarkılardan birkaçı...





8 Mart 2015 Pazar

Bazı Filmlerin Yan Etkileri

Bir gecede iki film izlemek pek hoş olmuyormuş arkadaşlar insanın dengesini alt üst edebiliyormuş. Hele ki konuları beni derinden etkileyecek iki filmse ben, ben olmaktan çıktım.

 Sakin olun yine ağlayamadım.
Demeyi bende isterdim ama resmen 5 aylık lanetimi bozdum.
Öküz gibi ağladım
Bağıra bağıra
Çok şükür ki kimse uyanmadı
Birilerini rahatsız etmekten çok ağlamamın bölünmesinden korktum
Canım çıkana kadar ağladım
Yorulana kadar
Nefes alamayacak duruma gelene kadar
Organlarımın içeride büzüştüğünü hissettim
Hatta ağladım dememe gerek yok şu an hala ağladığımı da itiraf etmeliyim

Canımın bu kadar çok yandığını hissettiğim nadir anlar var
Bu da onlardan bir tanesi
Gerçekten içeride bir yerim o kadar çok acıyor ki
Adına kalp mi diyorlar her ne bok diyorlarsa
Ben tanımlayamasam da çok acıdığını biliyorum
Ne zaman geçeceğini de bilmiyorum

Evren bana bugün bu filmlerle neyin mesajını verdi bilmiyorum ama
İkisinde de üçlü bir ilişki olduğunu itiraf etmeliyim
Bir erkek, yeni sevgilisi ve vazgeçemediği eski sevgili

İlk filmde sarışın bir hatun vardı uyuz oldum ona
Sen nasıl kabul edersin yeni sevgilinle onun eski sevgilisini
Siz nasıl üçünüz bir arada yaşayabilirsiniz
Nasıl sen sevgilisinin eski sevgilisi olan kızla sevişebilirsin bir kız olarak
Burda kızlığına vurgu yapmıyorum
Sevgilisinin eski sevgilisi olmasından bahsediyorum
Tamam biliyorum şu anda kafalar çok karıştı ama boşverin bir önemi yok
En sonunda üçü de dağıldı koptular falan bitti öyle

Diğer film zaten beni mafetti
Bu nasıl iş arkadaş ya
Evlenmişsin mis gibi bir hayatın var
Görüyorsun eski sevgilini pat işler alt üst oluyor
Sonra gelsin eski sevgilili kaçamak geceler
Gitsin karının ağlamalı geceleri
Kızdaki büyük cesaret yalnız
Gitti kocasının eski sevgilisiyle tanıştı, başka bir isimle falan
Oturdu o hatunun karşısında, kadının kocasıyla yaşadıklarını onun ağzından dinledi
Bu nasıl bir kalp, beden, ruh
Nasıl dayandın sen buna zalımın kızı
Ben düşüncesine bile tahammül edemezken
Sonra dramatik mutlu bir son yaşandı falan

Filmlerin isimlerini söylesem mi bilemiyorum
Sağlam spoiler vermiş olacağım ama söyleyeyim bari
O kadar yazdık
İlk film Barcelona Barcelona
İkincisi Aşk Kırmızı
Tamamen spontane bir gelişmeyle izledim
Aklımda olmayan iki filmdi
Aşk Kırmızı filmine ağlanır mı lan salak mısınız diyen ben
Hala öküz gibi ağlıyorum
Gelin görün ki filme değil
Kendi hayatıma

Bununla benzer bir durumum tabi ki yok 
Ama geçmişte yaşanan şeyleri düşündürecek kadar çok etkiledi beni demek ki
Aslına bakarsanız bu filme göre ben daha avantajlı olup, 
Vazgeçilemeyen eski sevgili oluyorum
Desem de inanmayın salak mısınız
Tabi ki vazgeçti
Vazgeçmese şu an birlikte olurduk zaten

Sadece ağladığım için gerçekten mutluyum
Böyle biraz aptalca oldu
Canım yanarken aynı anda nasıl mutlu olduğumu anlatayım ben şimdi
Tam 5 ay 11 gündür ağlayamıyorum ben
Boru değil
Adımı kalpsize, vicdansıza çıkaran var
Ruhsuz diyen var
İnsanlığını kaybettin sen diyen var
Kimse bilmiyor ki ben ağlamak isterken ağlayamıyorum.
Bu dünyanın en iyi rahatlatma aracı bence ağlamak
Bir süredir becerememiş olsam da
Artık bu tabumu kırmış bulunmaktayım
Gelin görün ki hiç iyi değilim

Tabi ki birkaç güne geçecek
Hatta belki de sabah uyandığımda yine hiçbir şey olmamış gibi uyanacağım
Oda arkadaşlarımın belki bu durumdan haberi bile olmayacak
Girip burada okuyanlardan birisi oda arkadaşımsa eğer selam söylüyorum ona
Ben böyle öküz gibi ağlarken sen orda horul horul uyuyordun
Vicdansız

NEYSE sakinim

Sonuç olarak böyle saçma sapan bir gece yaşadım
Aslında bir arkadaşımla çok çok keyifli bir sohbette ettim ama ne bileyim işte ya
İlla bir saçmalık patlak verecekti ya
Tam olarak öyle oldu

Tavsiye etmiyorum arkadaşım
Böyle filmleri yarası olanlar izlemesin 
Mal oluyorsunuz sonra benden söylemesi
He sen yine de yok izlicem dersen
İzle
İzle de gör ...

Gidip uyucam şimdi
Siz bunu dinleyin

Çok canlar yakar bu şarkı çok

2 Mart 2015 Pazartesi

My Space

Sadece seni çok özledim. Çok yoruldum artık. Birçok şeyden.
Kendi başıma ayakta durmaya çalışmaktan
Arkama döndüğümde desteğini bulamamaktan
Seni hissetmeye çalışıp bıraktığın boşlukları dolduramamaktan
Sana dair bilmek istediğim ama cevaplarını bir türlü bulamadığım sorulardan
Sadece yanımda olmana ihtiyacım var
Sadece yeniden sana sarılmaya ihtiyacım var
Bir şekilde yeniden varlığını hissetmeye
Çünkü böylesi çok yorucu
İnsan kendi kendinin her şeyi olamıyor her zaman
Kendi doğrularımı kendim bulmak zorunda olmaktan
Her sorunun altından kendi başıma kalkmak zorunda olmaktan
Yalnız kalma korkusunu yenmeye çalışmaktan
Yaptığım iyi şeylerde arkamda durup "seninle gurur duyuyorum" diyen birini görememekten
Bir erkeğin desteğinin nasıl bir şey olduğunu bilememekten
Seninle hiç balık tutamamış olmaktan
Bana hiç uçurtma yapmamış olmandan
Araba kullanmayı öğretmemiş olmandan
En mutlu anlarımda yanımda olamamış olmandan
Hiçbir mezuniyetimi görememiş olmandan
Her özel günümde oturacağın yerin boş kalmasından
Sana hiç yemek yapamamış olmaktan
Seninle başka şehirleri gezememiş olmaktan
Evleneceğim o adamı göremeyecek olmandan
Bana hiç öğüt verememiş olmandan
Seninle oturup dertleşememekten
Sana hiç hediye alamamış olmaktan
Hiçbir doğum gününü kutlamamış olmaktan
İhtiyacım olan anlarda fikirlerini bilememekten
Geçmişini öğrenememekten
En sevdiğin yemekten tut da renge, filme, müziğe, şehre kadar bilememiş olmaktan
Bana dair düşüncelerini duyamamaktan

Seni çok seviyorum dediğini hiç duyamamış olmaktan
NEFRET EDİYORUM
Ve edeceğim. 
Çünkü bununla başa çıkamıyorum.

Bunca sene sonra sadece bir kabus olduğunu öğrenmek isterdim
Gözümü açtığımda her şeyin bir rüya olduğunu
Ama değil
Ve sen yarın sabah gözümü açtığımda yine olmayacaksın
Bundan önceki 3104 gündür olmadığın gibi
Sadece benimle gurur duymanı isterdim
Bir kez olsun işte benim kızım dediğini duymayı
Bunun için neleri feda edebileceğimi bilemezsin
Senelerdir yapmaya çalıştığım tek şey bu
Bundan sonra yapmaya çalışacağım şey gibi
Hala küçücük bir kızım 
Aynı bıraktığın gibi, o kadar küçük
Hatta daha da 
Büyüyorum sandığım her gün biraz daha küçülüyorum
Kendi içimde büyüyen boşluk beni biraz daha küçültüyor

Sadece seni çok özledim.
Kime sarılırsam sarılayım, kime sığınırsam sığınayım geçmeyen bir boşluk
Karadelik gibi
Sonsuz
Seni sonsuz seviyorum




27 Şubat 2015 Cuma

Umursamaz Bir İnsanoğlundan Ağıtlar

Hoş geldin depresyoon. Bir insan zamanla alıştığı bir durumu nasıl kendi elleriyle bozacak kadar aptal olabilir ki? Nasıl yeniden yolun en başına dönmeyi isteyecek kadar gerizekalı olabilir? Nasıl tüm o inşa ettiği, bunu yaparken birçok şeyi de yakıp yıktığı halde hem de, yerle bir etmeyi göze alabilir ki? Benim gibi bir insan.

Yolun ne tarafında olduğunu göremeyen. Karşısına çıkan sağ ya da sol yol seçeneklerinin hiçbirini seçmeyip ya olduğu yerde bekleyen ya da geriye dönen bir insan. Seçecekse de tamamen duygularıyla hareket eden gerizekalı bir insan. Noldu peki şimdi? Duygularınla hareket ettin ettin de ne kazandın yani ne geçti eline. Mantıklı davranıyorum yea ben şu an? Neden bana kızıyorsunuz ki? Doğru olan bu işte dediğim her anda bile duygularımla hareket ettim ben. Çünkü şu hayatta sahip olup kontrol edebildiğim ya da etmeye çalıştığım bana ait olan tek şey onlar. Duygularım. Birilerini benim için değerli kılan da, silip atmamı sağlayan da onlar. Ben onlardan ibaretim. Nasıl bir robotmuş ya da mutantmış gibi davranabilirim ki? Neden hislerimi saklamayı tercih edeyim ki? Hayatımın her döneminde bunu yaptım. Birine bir şey hissediyorsam gittim söyledim. Ne olduğunun bir önemi yok.  Bunu illa aşk anlamında anlamanıza da gerek yok. Hiçbir zaman strateji insanı olamadım. Planlardan programlardan nefret ettim. Kurallardan tiksindim. Sırf adı karşı gelmek olsun diye bile yüzlerce kural çiğnedim. Amacım beni bu kurallarla zincirleyemezsinizi göstermekti. Birilerinin emirleri ya da boyunduruğu altında yaşayamayacağımı ilk 11 yaşında fark ettim. Ondan sonrası iplik söküğü gibi geldi zaten. Her zaman söylediğim bir cümle vardır: "Hayatta sahip olduğum tek varlığıma bile karşı gelebilirken ben, sen kimsin?" Bunun değişeceğini hiç sanmıyorum. Sadece bir gün o varlığımı kaybedersem: "Hayatta kendimden başka dinlediğim kimse yokken sen kimsin?" olabilir.  Umarım o gün hiç gelmez.

Demem o ki; insanız lan biz. Neyi, niye bu kadar kasıyorsunuz ki? O kadar basit varlıklarız ki. Yok yaratılış olarak mükemmeliz yok en üstün varlıklar biziz, yok bizden zekisi yok, beynimizin tamamını kullansak dünyayı yerinden oynatırız.... BOK. Hiçbir bok yapamazsınız. Yapamayız. Yapamam. İnsansın lan işte. Etten kemikten yaratılmış saçma sapan bir varlıksın. Egolarına ve nefsine yenik düşen, zaaflarına yenilen bomboş bir şey. Bunu bu kadar abartmanın anlamı ne ki? Önceden yani "ergenken", sen bana o lafı söyleyemezsin, sen bana bunu yapamazsın, ben senden bu konuda daha iyiyim, sen kimsin de bana bunu yapabileceksin diye diklenirdim. İsyankar olan cümlelerimi böyle kurardım. Sonra fark ettim ki baya ego yapıyormuşum. Ben kimim lan? Hayır o bana bir şey söyledi ya da yaptı ya da her ne haltsa işte. EEE? YANİ? NOLDU? Mutlu oldun mu deyip geçebilecek kadar boşverdim bazı şeylerden. Tiksiniyorum insanlardan ya. Valla midem bulanıyor. Hele bazıları var ki yüzlerini görmeye tahammül edemiyorum. İşleri güçleri yalan olan, çıkarları uğruna babasını bile tanımayacak kadar ezik varlıklar. Duyguların onlar için hiçbir önemi yok işte. Su içer gibi yalan söyleyen, duygularında bile sahtelik görebileceğiniz insanlar.

Ne gerek var ben bunu anlamıyorum işte. Düz olsanıza ya dümdüz. Ne istiyorsanız söylesenize, neyi istemiyorsanız, neyden hoşlanmıyorsanız, yalansız, kırıcı olmadan, adam gibi söyleyin bitsin. Karşınızdaki insan anlayışsız saçma sapan davranan biriyse zaten siktir edin. Henüz büyümemiştir muhtemelen. Henüz hayata dair bir şeyleri çözememiştir. Bu demek değildir ki ben hayatın tüm anlamını çözdüm nirvanaya ulaştım. Elbette hatalarım, yanlışlarım var. Ve bundan sonra bir hatamı gördüğü zaman insan gibi yanımda olup bunu yapıyorsun ama yanlış diyecek sonrasına karışmayıp bir kenarda duracak kişileri yanımda taşıyacağım. Çünkü ben bunu yaptım, yapıyorum, yapacağım.

Hiçbir insanın hayatına müdahele etmedim bugüne kadar. Kimseyi seçimleri ya da tercihleri ya da hayatı yüzünden yargılamadım. Eğer bana ters geliyorsa ya sessiz sakin bir şekilde hayatından uzaklaştım ya da uzaklaşamayacak kadar çok sevip onu öyle kabullendim. Yakın arkadaşlarımın hepsi bilir; onları hiçbir zaman yargılamadan kızmadan dinleyeceğimi. Her ne olursa olsun arkalarında dimdik durabileceğimi. Ne yaşarlarsa yaşasınlar ne yaparlarsa yapsınlar yanlarında olacağımı. Çünkü olması gereken bu. Çünkü bizim dilimizde olan; arkadaşlık, kardeşlik, can ciğer olmanın tanımı benim lugatımda bu. Kimseden böyle görmedim. Kendi kendime böyle öğrendim. Böyle olmasının doğru olduğuna kendi kendime karar verdim. Ki annem en başta buna karşı gelen insanken ben onun karşısında da dimdik durdum. Birçok arkadaşımla konuşmamın bana zarar vereceğini söylemesine rağmen onları bırakmadım. Sonucunda annem haklı çıktı zarar gördüm ama yine de bu huyumdan vazgeçmedim. Çünkü bana yakışan budur. İnsanları kullanmak, arkalarından iş çevirmek, söylediğim ve verdiğim sözlerin arkasında duramamak bana göre değil. Bunu okuyan ve beni tanıyan bazı insanlar aksini de düşünebilir. Saygı duyarım ve açıkçası umursamam. Çünkü gerçekten hiç kimse zerre umrumda değil. Önceden insanları ya da sevdiklerimi kaybetmekten it gibi korkardım. Şimdi herkesi o kadar gözden çıkardım ki. Gidene yapabileceğim tek şey yolun açık olsun demek olur. Bu beni daha çok mutlu ediyor ve mutluyum. Uzun zamandır olmadığım kadar. Gereken herkes yanımda çünkü.

Tek istediğim hayatımda kendim gibi birkaç insan olması. Gerçekten ihtiyacım olan şey bu. Yorgun olduğumu, kırgın olduğumu ben konuşmadan anlayacak. Benimle susacak insanlara ihtiyacım var. Herkesle konuşabilirsiniz ama herkesle susamazsınız. Ben susmak istiyorum. Konuştuğumda hiçbir şeyin güzel olmadığını gördüğüm için artık susmam gerekiyor. 

Öyle işte dostlar ben ciddiye bağlayınca hiç çekilmiyorum ya. Bu da bu yazının canavarı olsun.


25 Şubat 2015 Çarşamba

Lütfen Bunu Sen Okuma

Şu an bu satırları okuyan sensen eğer lütfen beni affet. Çünkü gerçekten bunu yapmak istememiştim. Okuyunca belki beni anlarsın... Umarım bir gün bir yerlerde karşılaşmayız. Ellerini şimdiden boğazımda hissedebiliyorum.

Geçen dönem yine ders çalışmak için kütüphaneye gittik kankimle. (Burdan ona çok selamlar yolluyorum. Annelere selam canım, öptüm.) Gecenin bir yarısı artık yorulmuşuz, kafalar almamaya, ayaklar uyuşmaya, karınlar acıkmaya başlamış. Kalkıp bir tur atalım kitaplara falan bakalım dedik. Nerden aklıma geldi, nasıl hatırladıysam; bir hocanın istediği kitap vardı. Herkes para vermeden kütüphaneden alıp kullanıyor, bizde enayi gibi kitapları alıyoruz gel bakıp bulalım şunu da vizeye kadar kullanırım sonra geri veririm dedim. Başladık kitabı aramaya... En az bir saatimizi bu arama işlemine verdikten sonra bulduk tabi. E görevli yok, kimse yok nasıl alıcaz biz bu kitabı falan diye düşünürken, oradan iki tane delikanlı ( centilmen olucaz ayağına bize yazılıyorlar bizde salaktık anlamadık :D) yardım için geldiler. Bak şurdaki cihazlardan sisteme kitabı okutup alabilirsin gel ben yardım edeyim falan dedi. Bende takıldım peşine. 

Gittik cihazın başına uğraşa uğraşa bir hal olduk. Öğrenci numaramı yazıyorum kabul etmiyor, TC kimlik numaramı kabul etmiyor. Şifre desen ne şifresi onu bile bilmiyorum saçma sapan şeyler yazıyorum ama yok yine girmiyor. Artık çıldırma noktasındayım napıcaz ne edicez bilemiyoruz. Çocukta anlamıyor hiçbir şey. Kitabı biz cihaza okuttuk. Bir anda böyle kendi kendine fiş kesti. Tamam dedim hallettik herhalde orda saçma sapan şeyler yaparken, oldu bu iş. Fişi elime alır almaz bir de ne göreyim... Başka bir çocuğun üstüne almışız kitabı. Üstelik çocuk yüksek lisans öğrencisi. Ağlasam mı gülsem mi bilemedim.  Neyse dedim sorun olmaz 15 gün sonra gelir bırakırım çocuğun da bir şeyden haberi olmaz. Neticede onu o an geri bırakmak istesem bırakamam da. Görevli yok, çocuğun şifresini bilmiyorum falan. 

Son teslim tarihi 20 gün sonra biten kitap bilin bakalım kaç gün boyunca bendeydi. Tam 120 gün. Bu da demek oluyor ki 4 ay. Bir insan 4 ay boyunca o kitabı hatim eder ben kitabın kapağını toplamda 4 kez açmadım. Yurda getirdim bıraktım. Benden habersiz gelip başka bir arkadaşım almış yokluğunu aylar sonra anca fark ettim. Araya bir aylık sömestr tatili de girince olanlar oldu zaten. Tatilden dönüp o kitabın bende olmadığını fark edip teslim etmem gerektiğini hatırlamam da bir ayımı aldı. Siz hesaplayın işte geri kalanını. Sonuç olarak geri bırakmam gerektiğinin artık farkındayım ama bir yandan da çekiniyorum. Gidip adama olayı nasıl açıklayacağım ki. Bir de para cezası ödemem lazım. Benim hesaplarıma göre bu ceza en az 40-50 lira. O paraya o kitaptan 4 tane alırım diyerek kendime kıza kıza geçiriyorum günlerimi.

En son artık cesaretimi topladım korkunun ecele faydası yok yürü kızım dedim. Aldım kitabı gittim kütüphaneye. Benim yanımda duran bir kız daha vardı, o da geciktirmiş teslim tarihini ancak benim  gibi abartmamış bir hafta kadar gecikmiş. Görevli para cezası 10 liradan fazla olduğu için bankaya yatıracaksın falan diyordu kıza, hemen araya atladım: Hocam siz banka diyorsunuz ama ben en az 50 lira ceza ödeyeceğim herhalde yollamayın bizi oraya da burdan verip halledeyim ben. Adam şaşırdı tabi. Nasıl 50 lira dedi. Başladım olayı anlatmaya böyleyken böyle oldu... Önce bir güzel azarımı işittim, sonra paşa paşa nasihatlarımı dinledim. En son para cezası kısmına geçiş yapabildik. Fişi görevliye verdim, sistemden üzerine kitap aldığım çocuğa baktı. Bu o çocuk mu ya biz bunla baya da bir atıştık. Çocuk o kadar da kitabı ben almadım dedi ama biz nerden bilelim deyince vicdanıma oturan taşı oradan kaldırmam epey bir zamanımı aldı. İşin komik yanına bakın şimdi. Çocuk mühendislikte doktora öğrencisi. Ne işi olsun kamu yönetimi kitabıyla. Ayrıca ben kitabı alırken fişte yüksek lisans yazıyordu çocuk o arada nasıl doktoraya başladı ben orasını da anlayamadım. O kadar zaman geçmiş mi ya aradan falan dedim kendi kendime. Olayı bir türlü açıklayamamış görevlilere tabi birkaç kez tartışma yaşamışlar. Hatlar daha fazla gerilmeden araya girenler olmuş herhalde. Allah'tan sinirlenip parayı ödememiş de beni bir de haram lokma altında ezilmek zorunda bırakmamış. 

Para cezamı ödedim. Tahmin ettiğimin yarısı kadar. Kullanmayı beceremediğim o cihazın nasıl kullanıldığını görevli gözetiminde öğrendim. Nolur bir daha görürseniz siz benim yerime çok özür dilediğimi söyleyin benim karşısına çıkmaya pek cesaretim yok dedim. Oradan sıvıştım. Tabi hata sadece bende değilmiş. Bizim dalgın doktora öğrencisi, işlemi yaptıktan sonra tamamlamamış sistemi öylece bırakmış arkasından giden o şanslı kişi de ben olduğum için kitabı direk onun üzerine almış oldum. Neyse sonuç olarak böyle saçma sapan bir şekilde kütüphane tarihine de adımı yazdırmış oldum. 

Burdan o çocuğa sesleniyorum. Nolur beni bulma. Hayır bulursan falan da çok kızma. Kitabı birlikte aldığımız en yakın arkadaşım en büyük aşkların nefretle başlayacağını söylüyor. Benden epey bir nefret ettiğinin farkındayım. Başın bağlı değilse, ellerini boğazıma dolayıp parmaklarındaki kemikleri boynumda kütürdetmeyeceksen beni bul. Buralarda dolaşıyorum işte. 




Böylece bir aşk daha başlamadan bitti. Hayır ne zaman kitaplarım yere düşecek yağuşuklu bir oğlan onları toplamaya başlayacak merak ediyorum. Yere düşürecek kadar bile olmayan kitapları kütüphaneden tedarik edeyim diyorum onda bile başıma bela açıyorum. Gidip çay koyayım bari.