25 Şubat 2015 Çarşamba

Lütfen Bunu Sen Okuma

Şu an bu satırları okuyan sensen eğer lütfen beni affet. Çünkü gerçekten bunu yapmak istememiştim. Okuyunca belki beni anlarsın... Umarım bir gün bir yerlerde karşılaşmayız. Ellerini şimdiden boğazımda hissedebiliyorum.

Geçen dönem yine ders çalışmak için kütüphaneye gittik kankimle. (Burdan ona çok selamlar yolluyorum. Annelere selam canım, öptüm.) Gecenin bir yarısı artık yorulmuşuz, kafalar almamaya, ayaklar uyuşmaya, karınlar acıkmaya başlamış. Kalkıp bir tur atalım kitaplara falan bakalım dedik. Nerden aklıma geldi, nasıl hatırladıysam; bir hocanın istediği kitap vardı. Herkes para vermeden kütüphaneden alıp kullanıyor, bizde enayi gibi kitapları alıyoruz gel bakıp bulalım şunu da vizeye kadar kullanırım sonra geri veririm dedim. Başladık kitabı aramaya... En az bir saatimizi bu arama işlemine verdikten sonra bulduk tabi. E görevli yok, kimse yok nasıl alıcaz biz bu kitabı falan diye düşünürken, oradan iki tane delikanlı ( centilmen olucaz ayağına bize yazılıyorlar bizde salaktık anlamadık :D) yardım için geldiler. Bak şurdaki cihazlardan sisteme kitabı okutup alabilirsin gel ben yardım edeyim falan dedi. Bende takıldım peşine. 

Gittik cihazın başına uğraşa uğraşa bir hal olduk. Öğrenci numaramı yazıyorum kabul etmiyor, TC kimlik numaramı kabul etmiyor. Şifre desen ne şifresi onu bile bilmiyorum saçma sapan şeyler yazıyorum ama yok yine girmiyor. Artık çıldırma noktasındayım napıcaz ne edicez bilemiyoruz. Çocukta anlamıyor hiçbir şey. Kitabı biz cihaza okuttuk. Bir anda böyle kendi kendine fiş kesti. Tamam dedim hallettik herhalde orda saçma sapan şeyler yaparken, oldu bu iş. Fişi elime alır almaz bir de ne göreyim... Başka bir çocuğun üstüne almışız kitabı. Üstelik çocuk yüksek lisans öğrencisi. Ağlasam mı gülsem mi bilemedim.  Neyse dedim sorun olmaz 15 gün sonra gelir bırakırım çocuğun da bir şeyden haberi olmaz. Neticede onu o an geri bırakmak istesem bırakamam da. Görevli yok, çocuğun şifresini bilmiyorum falan. 

Son teslim tarihi 20 gün sonra biten kitap bilin bakalım kaç gün boyunca bendeydi. Tam 120 gün. Bu da demek oluyor ki 4 ay. Bir insan 4 ay boyunca o kitabı hatim eder ben kitabın kapağını toplamda 4 kez açmadım. Yurda getirdim bıraktım. Benden habersiz gelip başka bir arkadaşım almış yokluğunu aylar sonra anca fark ettim. Araya bir aylık sömestr tatili de girince olanlar oldu zaten. Tatilden dönüp o kitabın bende olmadığını fark edip teslim etmem gerektiğini hatırlamam da bir ayımı aldı. Siz hesaplayın işte geri kalanını. Sonuç olarak geri bırakmam gerektiğinin artık farkındayım ama bir yandan da çekiniyorum. Gidip adama olayı nasıl açıklayacağım ki. Bir de para cezası ödemem lazım. Benim hesaplarıma göre bu ceza en az 40-50 lira. O paraya o kitaptan 4 tane alırım diyerek kendime kıza kıza geçiriyorum günlerimi.

En son artık cesaretimi topladım korkunun ecele faydası yok yürü kızım dedim. Aldım kitabı gittim kütüphaneye. Benim yanımda duran bir kız daha vardı, o da geciktirmiş teslim tarihini ancak benim  gibi abartmamış bir hafta kadar gecikmiş. Görevli para cezası 10 liradan fazla olduğu için bankaya yatıracaksın falan diyordu kıza, hemen araya atladım: Hocam siz banka diyorsunuz ama ben en az 50 lira ceza ödeyeceğim herhalde yollamayın bizi oraya da burdan verip halledeyim ben. Adam şaşırdı tabi. Nasıl 50 lira dedi. Başladım olayı anlatmaya böyleyken böyle oldu... Önce bir güzel azarımı işittim, sonra paşa paşa nasihatlarımı dinledim. En son para cezası kısmına geçiş yapabildik. Fişi görevliye verdim, sistemden üzerine kitap aldığım çocuğa baktı. Bu o çocuk mu ya biz bunla baya da bir atıştık. Çocuk o kadar da kitabı ben almadım dedi ama biz nerden bilelim deyince vicdanıma oturan taşı oradan kaldırmam epey bir zamanımı aldı. İşin komik yanına bakın şimdi. Çocuk mühendislikte doktora öğrencisi. Ne işi olsun kamu yönetimi kitabıyla. Ayrıca ben kitabı alırken fişte yüksek lisans yazıyordu çocuk o arada nasıl doktoraya başladı ben orasını da anlayamadım. O kadar zaman geçmiş mi ya aradan falan dedim kendi kendime. Olayı bir türlü açıklayamamış görevlilere tabi birkaç kez tartışma yaşamışlar. Hatlar daha fazla gerilmeden araya girenler olmuş herhalde. Allah'tan sinirlenip parayı ödememiş de beni bir de haram lokma altında ezilmek zorunda bırakmamış. 

Para cezamı ödedim. Tahmin ettiğimin yarısı kadar. Kullanmayı beceremediğim o cihazın nasıl kullanıldığını görevli gözetiminde öğrendim. Nolur bir daha görürseniz siz benim yerime çok özür dilediğimi söyleyin benim karşısına çıkmaya pek cesaretim yok dedim. Oradan sıvıştım. Tabi hata sadece bende değilmiş. Bizim dalgın doktora öğrencisi, işlemi yaptıktan sonra tamamlamamış sistemi öylece bırakmış arkasından giden o şanslı kişi de ben olduğum için kitabı direk onun üzerine almış oldum. Neyse sonuç olarak böyle saçma sapan bir şekilde kütüphane tarihine de adımı yazdırmış oldum. 

Burdan o çocuğa sesleniyorum. Nolur beni bulma. Hayır bulursan falan da çok kızma. Kitabı birlikte aldığımız en yakın arkadaşım en büyük aşkların nefretle başlayacağını söylüyor. Benden epey bir nefret ettiğinin farkındayım. Başın bağlı değilse, ellerini boğazıma dolayıp parmaklarındaki kemikleri boynumda kütürdetmeyeceksen beni bul. Buralarda dolaşıyorum işte. 




Böylece bir aşk daha başlamadan bitti. Hayır ne zaman kitaplarım yere düşecek yağuşuklu bir oğlan onları toplamaya başlayacak merak ediyorum. Yere düşürecek kadar bile olmayan kitapları kütüphaneden tedarik edeyim diyorum onda bile başıma bela açıyorum. Gidip çay koyayım bari. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder