2 Şubat 2016 Salı

Zamansız Gelen Çiş

Her şey midemdeki sıvının artık orada kalamayacak kadar çoğalması ve mesaneme doğru ilerlemesiyle başladı. DUR diyordum! Durmuyordu. Gelmeye devam ediyordu. Odaklanmakta zorlanıyordum artık. Ve o sıvının bedenimi terk etmesine daha çoook vardı. 

Şimdi siz bu paragrafı okurken bu neden bahsedecek diye düşünürken ben size başlayamayan bir aşktan söz etmeye başladım bile. Farkında değilsiniz.

Bildiğiniz üzre okullar açılıyor. Ben de anamın evinden kendi evime gitmek için evden çıkmış, artık ana ocağımı terk etmiştim. Velhasıl, biletimi telefonla ayırttım. Otobüs kalkmadan bir saat öncede satın aldım. Ancak bana telefonda söylenen koltuk numarasıyla, aldığım biletteki koltuk numarası bir değildi. Önce bir karışıklık olmasın diye şüphelenirken adam; bu telefon numarası sizin mi dediğinde onaylayarak içimdeki tüm şüpheleri sona erdirmiştim. Herhalde telefondaki adam bana söylediğinden farklı bir koltuğu boş görünce onu yazdı, bilet alırken de bunu öğrenebileceğimi düşündü diyerek uzatmadım. Otogarda tekrar görevli birilerine olayı anlatıp bir sorun olur mu diye sordum. Hiçbir sorun olmadığını söylediler ben de otobüse bindim. Hareket ettikten 10 dakika sonra yanıma gelen muavin bir problem olduğunu oturduğum koltukta başka birinin oturması gerektiğini, yanımda oturan bayanın da tam olarak bu kişi olduğunu ancak o bayanın yerine de gelecek olan başka bir bayanın olduğunu söyledi. Belki şu an idrak etmek de zorlandınız ama aslında olay bu kadar karışık değil.  Gerizekalı adam bana başkasının koltuğunu satıyor boş görüp ama bileti elle dolduruyor. Sisteme işlemiyor. Ve sistemde o koltuk hala boş göründüğü için başkası da çoktan almış oluyor. Benim verdiğim parayı da kendi cebine atıyor bir güzel. YANİ BEN ORTADA KALDIM YİNE YENİ YENİDEN! 

Nasıl çözüleceğini bilmediğim bu sorun birkaç dakika daha sürüyor bense şaşkın gözlerle etrafıma bakmaya devam ediyorum. Otogarda sorunumu anlattığım o çocukta otobüste bizimle birlikte geliyor. Nedenini bilmesem de. Çocuk zaten o firmada çalışan biri ama o gün izinliyken o otobüsle keyfi seyahat etmesine pek anlam veremiyorum. Can sıkıntısı insana bunları da yaptırıyor herhalde deyip üzerinde durmuyorum. Sonra baktı ki muavin bu problemi çözemiyor, bizim yağuşuklu oğlan duruma el atmak üzere ayağa kalkıyor. Şans ki ben de en önde oturduğum ve bizim yağuşuklu da muavin koltuğu ile şoför koltuğu arasındaki boşlukta oturduğu için bakışma fırsatımız biraz fazla oluyor.

Muavinin çözemediği sorun benim yerimden kalkıp koltuğun asıl sahibinin kıçının rahat edeceği yeri ona vermem ve muavin koltuğunda seyahat etmeye başlamamla son buluyor. Ceza olarak bizim muavin de orta kapının ordaki boşlukta gidiyor. Birkaç zaman sonra sohbet etmek zorundaymışız gibi hissediyoruz. Hepimiz. Ben, şoför ve yağuşuklu oğlan. Böyle garip bir üçlü olduk ne biliyim. Şoför dışında ikimizde olmamamız gereken yerlerdeyiz. Bir de geveze şoförümüzün telefon konuşmalarına ve esprilerine maruz kalmasaydım iyiydi. Esprilerin ne kadar iğrenç olduğunu anlamanız için sadece muhabbete girmeye çalıştığı cümleyi örnek vereceğim: "Allah'tan benim yerim sabit kimse değiştiremiyor eheheh ya benim de yerim sabit olmasaydı ehehehe otobüs kendi mi gidecekti yani... ehehehehe......." 

Çocukla muhabbet edebileceğimiz tek aracı resmen şoför. O da konuşmasa mal mal birbirimizi yandan yandan kesmeye devam edecektik sadece. Şimdi ona teşekkür mü etsem yoksa bana yaşattığı işkenceden dolayı lanet mi etsem karar veremiyorum. Ben bu düşünceler içerisindeyken otobüs yol almaya devam ediyor tabi.

Muavin koltuğunda oturuyor olmanın mı yoksa yağuşuklu oğlanla şoförün sohbet ettiği kişi olmanın verdiği ayrıcalık mı bilemiyorum bana içtiğim bir kahvenin yanında ekstra bir tane daha ikram ediliyor. Geri kalan 45 kişiden bir farkım oluyor. Hepinizden fazla bir kahve içtim dercesine omuzlarımın dikleştiğini fark ediyorum. Hayatıma bir şey katmayıp aksine benden çok şey götüreceğinin henüz farkında olmayarak hem de...

Tam bir saat kırk beş dakika boyunca muavinin iğrenç esprilerini dinlemek zorunda kalıyorum. Koltuğumun başkasına satılmış olmasına sövüyorum. Kocaman bir camdan tüm yolu izliyor olmak beni biraz sakinleştiriyor. Bir de yağuşuklunun üzerimdeki ilgili gözleri... Velhasıl otogara varmak üzereyiz. İçtiğim kahveler ve sarsıntılı otobüs yolculuğu bir an önce tuvalete kavuşmak isteği doğuruyor bende. Kalan 15 dakikalık yol bana geçmek bilmiyor. O son dakikalarda olan hiçbir konuşmada ben ben değilim. Acilen fizyolojik ihtiyaçlarımdan birini gidermem lazım yoksa hayatımın en büyük rezilliğini yaşayacağım. Derken otobüs terminale giriş yapıyor. Şoförün gözünün içine öyle bir bakıyorum ki aç şu kapıyı artık inmem lazım der gibi. İniyoruz. Hemen bavulumu almaya koşuyorum. Alıp arkamı döndüğüm an bir de ne göreyim. Bizim yağuşuklu tam arkamda dikilip 32 diş bana sırıtıyor. Şimdi ne yapmam gerekiyor?
A)Sen de sırıt ve yoluna devam et
B)Sen de sırıt ve iyi günler de 
C)Sen de sırıt ve çekilsene ulan önümden acelem varasfda bu şakaydı...

Bu şıklardan ne kadar güleç bir insan olduğum dipnotunu düşmeden geçemeyeceğim.

Gülümsedim ve valizimi taşımaya çalıştım. Yanıma gelip yardım etmeye çalıştı. Teşekkür ederim ben hallederim dedim. "O halde biraz vaktiniz varsa bir şey söyleyebilir miyim?" dedi.
BANA DEDİ. BİRAZ DEDİ. VAKTİNİZ VARSA DEDİ. BİR ŞEY SÖYLİCEM DEDİ.
Aslında pek vaktim yok biraz acelem var dedim. 
Gerçekten çok uzun sürmeyecek dedi. 
Tatlım ben sana ömrümün geri kalan kısmını da ayırırım lakin boşaltım sistemimin bugün biraz fazla çalışacağı tuttu inan sınırlarını zorluyorsun. 
DİYEMEDİM YA LA.
Çok üzgünüm belki başka bir zaman diyerek oradan koşarak uzaklaştım. 
Terminalin planını çizen mimara burdan selamımı yolluyorum, tuvaleti Allahu Ekber dağına yapmışsın canım, kimse bulamasın diye mi? 
Yolunu bulana kadar çok fena sövdüm. 
Koşarken kendimi Usain Bolt gibi hissettim. Resmen etrafımdaki her şey ağır çekimde ilerledi. 

Sonuç olarak zafer çizgisine ulaştığım an, kendimi atomu parçalamış kadar önemli biri gibi hissettim. Nitekim, dakikalarca kendimi tutup çişimi ulaşması gereken asıl yere yetiştirmiştim.

Tuvaletten çıktığımda çocuğu bıraktığım yere geri döndüm lakin orada yoktu. Beni getiren otobüste kalkıp gitmişti zaten. Hayatım boyunca o çocuğun bana ne söyleyeceğini merak edicem şimdi. Aşkını mı ilan edecekti, bir şey mi soracaktı. Ne diyecekti lan bu çocuk bana. Normalde boşaltım sistemimi 3 saate kadar idare edebilme yeteneğim var ama o gün beceremedim. Bana kaderimin bir oyunu mu bu arkadaşlar ya?

Neyse sakinim.