30 Kasım 2015 Pazartesi

Yapabildiğim tek şey durup karşımdaki o çaresiz çırpınışlarını izlemek oldu. Hiçbir şey yapamadım, yarasına iyi gelecek hiçbir söz söyleyemedim. Öylece bekledim. Götür beni buradan dedi, aldım götürdüm. Nereye diye sordum sonra ayaklarımız bizi nereye götürdüyse oraya gittik. İçmek istiyorum dedi, tamam dedim. O içti ben seyrettim. O acı çekti ben izledim. O bağırdı, ağladı, isyan etti ben sustum. Onun gözyaşları durmadı benim vicdanım susmadı. 

Ona bakarken sana yaptıklarımı gördüm. Geçen sene bu zamanlar bende aynı durumdaydım dedim. Yanlış dedi. Sen terk edendin bense terk edilenim. Doğru dedim ama bende acı çekiyordum, benim de canım yanıyordu. Benim canım yanmıyor benim canımı söküp alıyorlar dedi. Sustum. 
İçimdeki ses susmadı. Senin de canını almışlardı hatırlasana dedi. Sonra konuşmaya devam etti. Sus dedim susmadı, sende bunu yaptın ona dedi. Senin yüzünden o da çok ağladı, çok acı çekti sen dönüp gittin dedi. Gittim dedim. Vicdanımı susturamadım. Acıdım ona. Biraz daha özledim. İçimde zorla öldürdüğüm ne varsa yeniden canlanıyor gibiydi. Dur dedim yapma. Ben sizi öldürebilmek için kendimden çok şey feda ettim yapma nolur. Yeniden başa dönemem dedim. Kafamda dönüp duran tüm bu düşünceleri kovdum. Yanımdakine döndüm. Ona bakarken sana acımayacaktım. Acımadım.

Teselliden nefret eden ben teselli vermeye başladım sonra. Sakin ol geçecek, kendine biraz zaman ver dedim. Bak bana senin gibiydim ama artık iyiyim, geçti çünkü dedim. Unuttum ben onu dedim. Senin de geçecek, unutacaksın dedim. Unutmadın dedi, unuttum dedim. Hayır unutmadın sadece alıştın dedi. Hayır unuttum ben onu anlıyor musun unuttum dedim. O an onu değil kendimi ikna etmeye çalıştığımı tüm zerrelerime kadar hissettim. Kendi kendimle savaşıyordum aslında. Sorun tamamen bendim. Kafamdan geçen bu düşünceleri yine kovdum. Düşünmekten kaçtım çünkü düşünürsem yine kaybolacaktım. Korktum.

Korktuğum her şeyden arkama bakmadan uzaklaştım. Sanki hiç olmamışlar gibi davrandım. Ama kafamın içindeki o ses bir kez konuşmaya başlamıştı ve bu çok zordu. Gitmeliyim burdan dedim. Kalktım. Boşluk içinde yürümeye başladım. Kafamda binbir düşünce, sayısız ses. Hepsi birbirini aklamaya çalışıyor, hepsi kendi düşüncelerini savunuyor. Bense zamandan ve mekandan münezzeh yürüyorum. Peki ama nereye? Şimdi bu yolun sonu nereye çıkıyor?